banner4
17.02.2023, 18:36

DURSUN FAKİH (FAKIH)

Dursun Fakih'in hangi tarihte ve nerede dünyaya geldiği hakkında kaynaklarda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak hayatına bakıldığında 1200’lü yılların ortalarına doğru dünyaya geldiği kanaati ağır basmaktadır.

13. yüzyıl sonlarında Karacahisar-Eskişehir civarında bulunduğu bilinmektedir. Çeşitli kaynaklarda Karaman’lı olduğu yazılı olsa da, bu da kesin bir bilgi değildir.

Hocası olan Şeyh Edebâli’den tefsir, hadis, akaid ve fıkıh dersleri almış, ona mürid olmuş ve seyrüsülûkünü (ilim ve meslek yolunda, eğitimine en başından başlayıp tamamlayıp icazet alıncaya kadar aynı alanda ve aynı yerde devam etmek) onun yanında tamamlamıştır. 

Osman Gazi ile birlikte savaşlara katılır ve gazilere imamlık yaparmış. Karacahisar’ın (bugün Eskişehir’in merkez ilçesi merkez bucağına bağlı bir köy olan Karacaşehir) fethinden sonra, 1289 yılında Osman Gazi tarafından şehrin kadılığına ve kiliseden çevrilen caminin imamlığına getirilmiştir.

Burada onun adına ilk cuma hutbesini okumuştur. Kaynaklara göre bu hutbe Osmanlılar’ın istiklâl alâmeti olarak okunan ilk hutbedir.

Bazı kaynaklarda Hocası Şeyh Edebalı’nın bir kızıyla da kendisi evli olduğundan, Osman Gazi ile aynı zamanda bacanak oldukları yazılıdır.

Osman Gazi fethettiği yerleri 5’e bölerek Bilecik’in idaresini de 1302 yılında kendisine bırakmıştır.

Bu sıralarda Selçuklu Devleti parçalanmış, herbir oba kendi beyliğini ilan etmeye başlamıştır. Ancak bu beyliklerin birçoğu oldukça zayıf, kurumsal yapıdan uzak ve otorite boşluklarıyla doludur ve herkes sığınacak güvenli bir yer arar haldedir. 

Bu bilgiler Osman Bey'in meclisine de ulaşınca, Mec­liste bulunan ve iyi bir hatip ve vaiz olan Dursun Fakih usulünce ve âdâbınca söz alıp Osman Beye şu hitapta bulunur:

“Beyim! Yüce Allah size sığınacak yer arayan Müslümanları bir araya toplayarak idare etmek basiretini ve gücünü ihsan etmiştir. Allahü Teala Hazretleri'nin inayeti, dua ordusunun himmet ve bereketi, gaza ordusunun kuvvet ve kudretiyle çevrenizdeki tekfurları dize getirip, birçoklarının topraklarını mül­künüze dâhil ettiniz zaten. Şimdi sıra Anadolu topraklarını ehil olmayanların elinden kurtarıp, ahalisini huzura kavuşturmaya gelmiştir. Müsaade buyurun da adınıza hutbe okuyup, sizi sultan ilan edelim." 

Osman Bey düşünüp istişarelerde bulunur ve sonunda Dursun Fakih'e peki der. Bunun üzerine Dursun Fakih, Osman Ga­zi adına hutbe okuyup, beyinin sultanlığını ilan eder. Dursun Fakih, Osman Gazi'nin cihad hareketlerine de Osmanlı Ordusuyla birlikte silah kuşanıp katılmıştır.

Dursun Fakih, alim ve hukuk adamlığı yanında şairdir. Yûnus Emre, Âşık Paşa ve Gülşehrî ile aynı çağda yaşamış ve Osmanlı devrinin ilk şairlerindendir. 

Gazavatname (Gazavâtnâme veya diğer kullanımıyla Gazânâme, Türk edebiyatında ordunun akınlarını, savaşlarını, kahramanlıklarını ve zaferlerini, düz yazı ya da şiir biçiminde anlatan edebî türdür) tarzında yazdığı üç manzum eserin nüshaları günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlar; "Gazâvat-ı Resûlullâh" ya da "Kıssa'-i Mukaffâ", "Cumhûr-nâme" ve "Muhammed Hanefî Cengi"dir. Eski Anadolu Türkçesiyle yazılmış bu eserler konularını savaşlardan aldıkları için daha çok savaş ve din ile ilgili anlatımlar içerir.

Dursun Fakih, Hocası Şeyh Edebâli’nin sağlığında hep yanında kalmış, onun vefatı üzerine ve yapılan istişareler sonrası Hocası Şeyh Edebalı’nın makamına geçerek onun yapmakta olduğu tüm işlerin sorumluluğunu üzerine almıştır.

1330 yılında İznik Orhan Gazi tarafından alındıktan sonra, Bilecik kadısı olan Çandarlı Kara Halil, İznik kadılığına tayin olunur ve bu tarihten itibaren Dursun Fakih'e de Bilecik kadılığıgörevi verilir. Osman Gazi döneminde olduğu gibi Orhan Gazi döneminde de tüm savaşlara fiilen katılmış ve cenk meydanlarında ordunun bir ferdi olarak kılıç sallamıştır. 

Dursun Fakıh’ın Bilecik Kadısı olduğu dönemde, bir sefer sırasında vefat ettiği sanılmaktadır.

Kabri, Bilecik’te Şeyh Edebâli Zâviyesi içindeki türbededir. Türbede Şeyh Edebâli, Dursun Fakih ve Muhlis Baba’dan başka Edebâli’nin ailesinden bazı kimseler medfundur. 

Dursun Fakih’in bundan başka 2 türbesinin/makamının daha bulunduğu belirtilmektedir. Bunlardan biri Karacahisar’da küçük bir tepe üzerinde, diğeri ise Söğüt’ün Küre köyü civarında başka bir tepe üzerindedir.

Küre Köyü civarındaki türbesi Bilecik-Söğüt Karayolunun 29. Kilometresinde Küre Köyü yol ayrımından 2 kilometre mesafedeki 550 metre rakımlı ihtişamlı bir tepede yer almaktadır. İlçeden ulaşımı sağlayan yol, ilgili kurum ve kuruluşların çalışmalarıyla düzenlenmiştir.

Anadolu'da milli birlik ve kültür birliğinin oluşmasında büyük hizmetleri ve katkıları olan, Osmanlı Sultanı da dahil olmak üzere, devrinin Şeyh Edebalı’dan sonra en çok sözü dinlenen ve hürmet gösterilen kişisi olan Dursun Fakıh, yazılı kaynaklara göre 1326 yada 1327 yılında vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Anadolu’da birliğin sağlanmasında ve Anadolu’nun yurt edilmesinde büyük katkıları olan Dursun Fakih Hazretlerine Allah’tan rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun inşallah..

Yorumlar (0)
12
az bulutlu