banner4
09.02.2020, 09:42

DÖRT DUVARLI SU

Su; idaresi iradesinde olan tarafından, az bir farklılık ile hem rahmete hem de zahmete sebep kılınabilen bir nimettir.

Bazen yanınızda durup mavi gözlerle bakmaz, bazen bir yanınızdadır, bazen de her yanınızda o vardır. Sizi dört taraftan sarar ama susuzluktan yanarsınız belki vakitlerde. O vakit, dört tarafı duvarlarla çevrili olursunuz.

Pürüzsüz bir sonsuzluğa bakmak ile huzur katar size. Her yana bakmak, her seferinde sefer eder gönlünüze. İdraksiz akıl ile baktığımızda anlaşılmayan çekim kuvvetleri veya başka haller ile dalgalanınca su, dört yanınızı korku sarmalar.

Su ile muhatap olmak, taş ile muhatap olmaktan daha zordur. Bir yanı toprak olan Anadolu, sırtını şarka dayamışlığın ferahlığı ile huzur bulur, huzursuzluğuna sebep olan çok fazla sebeplere rağmen.

Bugün veya yarın; ülkemin şehirlerine bir seçenek sunulsa, “oylama yapın ağalar evet diyen şehirler avrupa birliğine dâhil olacak” denilse;  kaç şehrimiz hayır diyecek? Bir tanecik şehrimiz dahi evet diyecek ise şayet, Kıbrıs ahalisinin avrupa hayranlığını yadırgamamak lazımdır. Zira malumdur; onlar, aklın ve kalbin ve ruhun ulaşabileceği en kıymetli halin muteber seviyesindedirler ve ulaşılabilecek en kıymetli seviyeye ulaşabilecek yegâne insan grubu da onlardırlar. Çağın mübarek taifeleri gibi bir şey işte…

Biz Devlet adamı değiliz ki konuşurken denge tutturalım. Köye bakarken, kör değiliz ki kılavuz bulunduralım.

Kıbrıs ahalisi olan kardeşlerimizin; kalben, bizim ile çokça illiyetli olmadığına, en azından illiyetli olduklarına dair emareleri pek de sunmadıklarına tanık değil duyum olduk. Hem duyuranların hepsinin aynı hal üzere beyan etmesi hem de Kıbrıs ahalisinin kalbimize dokunmuşluğunun görünürde pek olmaması, duyumları itibarlı kılıyor gönlümüzde.

Suyu, duvar eylemişler oralarda. Her lahza, bir avuç zehir saçmışlar etrafa. Biz eksik kalmışız veya medeniyet çetesi fazla çalışkan olmuş, bilemiyorum. Lakin bilinen, medeniyet çetesi bize fark atmış. Kim bilir, gönlümüzdeki menfi itibarın sebebi de bu çalışkanların mahareti meyvesidir belki.

Biz, kendi bahçemizin gülleri dikeninde yorulmuşuz; ifrazen tescil ile komşumuz olan bahçenin güllerine kızmak, ne kadar faydalı?

Kurtlar basınca kardeş bahçeyi, dallarımızdan kıra kıra koştuk. Dokunmaya kıyamadıklarımızdan ateş olup, onların üzerine yağdık. Kurtlar gitti, biz hiç bırakmadık. Nazını çektik, kahrını kendi bahçemize ektik. Kurt yavruları ile oyunlar oynayıp eğlendiler, ses etmedik.

Şimdi mi?

Bir kardeşin ahmak hallerine dur denilmedikçe, kıyamadık ve kıramadıkça; bir ailenin nasıl hüsrana sürüklendiği ve zararlar silsilesinin telafiye fırsat vermeyecek kadar çok ve hızlı ve dehşetli bir hal aldığını; yaşamımızın civarında dolaşan onlarca misal ile ispatlayabiliriz.

Evet. Devlet ile Millet ile dokunduk. Merhamet ile vicdan ile vurduk. Ferasetimizden şaşmadık. Bugün dahi yine, aynı ferasetten kaçmayacağız. Bu hal, malumdur. Lakin kardeşimiz kurt ile kardeş olup bize düşmanca bakar ise şayet; kardeşe sille atmak, kurda gülle atmak ve ferasete bir ilmik daha atmak; Devlet şeriatında caizdir.

Zira akıl şunu der bizlere;

Kardeşimiz kendi bahçesinin telef olacağını görmese dahi; biz, evvelde kardeşimizin bahçesinin telef olacağını ve devamında bizim bahçemizin de telef olmaya kolay olacağını görür ve biliriz. Elbette ki müsaade etmeyiz ve etmemeliyiz.

Devlet aklı, bizim gibi avam haller üzere tarif bulmaz derdin devasına. Sille atmadan ve gülle atmadan; güllerin kokusuna halel gelmesine mani olur elbet.    

Kıbrıs mevzuu; ahalisinin veya siyasetçilerinin veya idarecilerinin, inisiyatifi veya hayalleri veya cancanlı istekleri ile şekil alacak ve nihayet bulacak bir mevzu değildir. Feraset sahibi olmak, her yiğidin harcı değildir. Kıbrıs, bizden ari değildir. Aslında, mevzu Kıbrıs değildir.

           

Falanca vaktin müneccim beyanı delaletinde ve filanca vakit, Kıbrıs başımıza bela olacak demek saçma olacaktır. Zira başımıza bela almak için, biz olmaya devam etmemiz kâfidir. Şuursuz aklımızın göğüne ve yerine sığdıramadığımız medeniyet çetesi; çok uzak olmayan bir vakitte çok daha çağdaş bir medeniyete bizi kavuşturmak üzere, kapımıza gelecektir. Şaçmaladığımızı düşünen saçmalara hatırlatmak isteriz; yedi ceddi, köydeki diğer ailelerin yedi ceddi ile kavgalı olan bir aile;garibanlaştırılmış bir meskende ve sert bakışıyla ve sert sözleriyle ve zengin fakirliğiyle ve bazı bazı sille şamar eylemiyle, diğer ailelerin hepsini ürkütüyor ise şayet; kavga kaçınılmazdır. İhtimalin itibarı, tarihin misalleri ile doğru orantılıdır.

Belirtmek isteriz; kurdun kuzu doğurmayacağını anlamayan, ahmaktır…

Mevzu malumdur azizim.

Suyu da biliriz, toprağı da biliriz, çamuru da.

Muhabbetin suyunu içiniz ve içiriniz. Suyun duvarlarını yıkınız…

                                                                                                     

Yorumlar (2)
Mehmet akif 4 yıl önce
Alperen terbiyesi almış 1000 kadar aileyi türkiye den kktc ye enjekte etmek gerekecek.müspet vakıf ve dernekler.....kurulmalı olanlar desteklenmeli
Aksi takdirde kıbrıs,bir çok "mizancı murat"doğurmaya gebedir
Mehmet akif 4 yıl önce
Alperen terbiyesi almış 1000 kadar aileyi türkiye den kktc ye enjekte etmek gerekecek.müspet vakıf ve dernekler.....kurulmalı olanlar desteklenmeli
Aksi takdirde kıbrıs,bir çok "mizancı murat"doğurmaya gebedir
12
az bulutlu