banner4
06.11.2022, 17:05

Doğrular Ortadayken, Üstelik Biliniyorken. Neden Yapılmaz Ki? 

Her yerde, herkes ekonomiyi konuşuyor. Deyim yerindeyse homo ekonomicus bir millet olduk. Neredeyse davranışlarımızın temelini ekonomi oluşturuyor. TV programları, sosyal medya, kahvehane, berber, pazarlarda tek gündem ekonomi. Enflasyon oranları, fiyatlar, maliyetler, tarımdaki sıkıntılar, gıdaya erişimdeki zorluklar, maaş artış beklentileri, işsizlik, TÜİK, ENAG, kira artışları, ev, otomobil fiyatları gündemlerimizde en öncelikli konular.

Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesinde:

"Tarımda destekleme milli gelirin yüzde 1’inden aşağı olamaz " deniliyor. Bu yasa Ak parti tarafından çıkarıldı.

2023’ün milli geliri yaklaşık 18,6 trilyon TL. Yani, yüzde 1’i 186 milyar yapar ancak bütçe görüşmelerinde gerçekleşecek ödeme 54 milyar TL olarak açıklandı. Bu rakam olması gerekenin üçte biri bile değil.

Dünya tarım/gıda krizi yaşıyor.

Dünya devleri, Çiftçisine, hayvancısına, balıkçısına, toprağına, denizine, nehirlerine sahip çıkıyorken bizdeki bu tarımı hafife almayı, beton aşkını anlayabilmek mümkün değil.

İLK 9 AYDA ÖDEMELER 

Yılın ilk 9 ayında bütçeden;

-Faize 207,1 milyar TL

-Kur Korumalı faize 84,9 milyar TL

-Görev zararlarına 169,7 milyar TL

(Sübvansiyonlar, destek amaçlı düşük oranlı krediler, Batak krediler vs)

-Tarım ve hayvancılık desteği için ise 30,1 milyar₺ harcanmıştır.

Sonra gıda ürünleri neden pahalı?

Çiftçi neden ekmiyor? 

Çiftçiye ödemenin en az 3 katı destek verilmeliydi.

Ekonomi biliminin ilk yasalarından biri: Üretimin azalması yüksek enflasyona yol açar.

Şimdi anlıyor musunuz enflasyonun neden dizginlenemediğini?

Bu tamamen hükümetlerin tercihleriyle ilgili bir tutumdan kaynaklanır. Piyasa kendi isteğiyle, hırslarına yenik düşerek fiyatları yükseltmiyor. Üretimin yeterli desteği görememesi, girdilerin fiyatlarının aşırı yüksekliği gıdadaki enflasyonu meydana getiriyor.

Elbette alt-yapı yatırımları önemlidir ve ülkenin gücü ve ihtiyaçları oranında yapılmalıdır.

Ancak Abraham Maslow'un yazdığı ve tüm dünyada kabul gören ihtiyaçlar teorisine göre;

Beslenmek, insanoğlunun ilk ve temel ihtiyacıdır.

Beslenmesini sağlıklı yapamayan, milyonların yaşadığı ülkemizde, kullanım oranı, verilen garantinin %10 unu bulmayan havalimanları, köprüler, içi boş üniversiteler yapılmaya devam ediliyor. Aynı süreçte süt inekleri kesilirken, en ucuz peynir, şimdilik 100 TL, yumurta 3 TL, ekmek 5 TL, makarna meyve, et, tavuk, balık yağ, süt, zeytin, Ulaşılması güç fiyatları zorlamaya devam ediyor. Gösterişli yatırımlar ve yaşam biçimleri, israf, liyakatsizlik, hukuk ihlalleri, artan yoksulluk ve uyuşturucu kullanımı Türk milletini derinden sarsmaya devam ediyor.

Bir zamanlar dünyanın 7. zengin ülkesi olan Arjantin şimdilerde 27. sıraya nasıl düştü? 

Ya da Venezuela bu hale nasıl geldi?

Biz dünyanın 16.nci büyük ekonomisiyken neden 23.ncülüğe geriledik? 

Emin olun Osmanlı imparatorluğu neden gerilediyse bugün aynı ortak kaderi yaşıyoruz.

Konumuza geri dönelim...

Unutulmamalıdır ki, tarımsal üretimimizi sadece 85 milyon Türk vatandaşı değil, aldığımız 10 milyona yakın göçmenlerimizle birlikte tüketiyoruz. Rusya-Ukrayna savaşının, bu kış yol açacağı yeni gıda krizlerinin tetikleyeceği yoklukla, yeni göçler yaşanabilir.

Yoksulluğu, pahalılığı, temel gıda maddelerine erişimi, bir türlü politikalarının merkezine yerleştiremeyen Ak Parti, 2023 seçimlerini daha önceki seçimlerde olduğu gibi kolayca kazanabileceğini mi sanıyor?

2023 seçimlerinin en önemli /en birinci teması ‘’ekonomi’’ olacaktır.

 Ak Partinin rakibi de ‘’enflasyon, liyakatsizlik ve adaletsizlikler ’’ olarak karşılarına çıkacaktır.

Hamaset, din, millilik, milliyetçilik, mezhep söylemlerinin bu seçimlerde ters bile tepebileceğini düşünüyorum. Elbette ki partilerin sadık taraftarları olur ancak market ve Pazar fiyatları gerçeği, beynini kullanmayı değil, midesini doldurabilmeyi düşünen gençlik, bugün ne pişirebilirim diyen ev kadınları, köylerden kentlere taşınıp tarımı, hayvancılığı terk eden ve niteliksiz kalan milyonlar, işsizler, ilk kez oy kullanacak olanlar, emekliler, EYT mağdurları, KHK mağdurları…

Çok farklı bir dünya hayali kuruyorlar.

Ekonomik kriz, yanlış para politikaları başladığından beri iş dünyasının STK ları kulağının üzerine yattı. Hatta kredi maliyetleri bir ara cazip olunca övgüler yağdırdılar.

Şimdi, iş dünyası rahatsız ve kaygılı. Cılız da olsa homurdanma başladı.

Küçük esnaf zaten kiralar, ölçüsüz artan giderlerden ve azalan satışlardan bunalmış durumda. Hamaset günü kurtarmaz.

Doğrular ortadayken, enflasyon oranlarımız gelişmiş ülkeler in 10 mislini bulmuşken, hâlâ faiz düşürmeyi ekonomik bir mücadele zannetmek... Üstelik hiçbir olumlu etkisinin olmadığını herkes biliyorken...

Siyasette yeni bir dile ihtiyaç var.

Bu dil; sevgi, saygı, bilim, çözüm dili olmalı. Umutları yeşertmeli, gençliğe diriliş aşılamalı.

Bu dilde yalan, hamaset, ayrıştırma ve nefret zerre miktar olmamalı.

Seçimleri bunu başarabilen kazanacak. Çünkü halk ayrışmadan, yanlıştan, çirkinliklerden bıktı.

Yorumlar (0)
12
az bulutlu