banner4
22.08.2022, 09:12

DİYAP (YILDIRIM) AĞA

Tunceli/Hozatlı Seyithan Ağa ve Elif Hanımın çocuğu olarak 1831 yılında (bazı kaynaklarda farklı tarihler geçmektedir) Sultan 2. Mahmut döneminde Tunceli/Çemişkezek’te dünyaya gelmiştir. Kökleri Erzurum/Horasan’a kadar giden Ferhatuşağı Aşiretinden olup, aşiretin babasından sonraki reisidir.

1600’lü yılların sonlarına doğru Erzurum Horasan’dan Çemişkezek’e göç etmiş bir ailedir.

Diyap Ağa bölgede sözü dinlenilen, adil, vatan sever ve biraz da korkulan, karizmatik bir reistir.

1.Dünya Savaşında Hamidiye milislerinde, Bitlis ve Siirt’in Rus işgalinden kurtarılmasında aşiretiyle birlikte milislerin komutanı olarak savaşlarda en önlerde yer almıştır. Mustafa Kemal Paşa’yla tanışmaları ve kurdukları dostluk da bu dönemlerdedir.

Erzurum Kongresine o zamanki adıyla Dersim’i (Tunceli’yi) temsilen Dersim’li Binbaşı Hasan Hayri Beyle birlikte katılmıştır.

Koçgiri ve şeyh said ayaklanmalarında, bölünmeye karşı çıkarak onlara karşı mücadele etmiştir.

İlk TBMM’de Dersim milletvekili olarak görev yapmıştır. Kendisiyle 1931’de yapılan röportajda bu hususu anlatırken, “Ankara’da Büyük Millet Meclisi kurulduğunda bizden de 2 mebus istediler, birisi ben, diğeri Ayas Uşağı Aşiretinden Zeynozade Mustafa Ağa. Bize gitmeyin ölürsünüz dediler. Ben gideceğim dedim, o korktu gelmedi. Önce yanımda bir uşağımla atlara atlayıp Elaziz’e geldik. Bana orada yolluk verdiler. Bu parayla yaylı bir at arabası kiraladım. Malatya, Sivas, Kayseri yolundan 18 günde Ankara’ya ulaştım. Zorlu, tehlikeli yolculuktu”.  demiştir.

Ankara’ya gitmek üzere yola çıkarken uğurlayan hemşehrilerinden birisi, “Diyap Ağam artık mebus oldun, oralara gidince bizi unutma” deyince, onlara hitaben “Siz sütsünüz, ben üstündeki kaymağı; siz bozuksanız, ben de bozuğumdur” diye cevap verir.

Yunan işgali sırasında, düşman Polatlı’ya kadar gelince, Meclisin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması talep ve tekliflerine karşı söz alıp çıktığı TBMM kürsüsünde bir konuşma yaparak “Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa vatanımız için dövüşmeye mi? Eğer siz istiyorsanız buyurun gidin, ben gitmiyorum. Tek başıma bile kalsam burada vatanım, dinim, bayrağım için savaşacağım. Son kurşunu da kafama sıkarım. Bu böyle biline.” diyerek Meclisin Kayseri’ye taşınmasına karşı çıkar. Bu konuşması epey etkili de olur. Bu sıralarda yaşı 90’a yaklaşmıştır.

Torununun oğlu olan 27. dönem Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’un TBMM’de yaptığı bir konuşmada anlattığına göre, 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa ekibiyle birlikte Erzurum Kongresinden sonra Sivas’a geçerken, İstanbul Saltanattan Elazığ Valisi Ali Galip Paşa’ya Mustafa Kemal Paşanın öldürülmesi emri gelir. Plana göre Dersimli milisler Paşanın yolunu kesip suikast düzenleyeceklerdir. 

Bu emri alan Elazığ Valisi Ali Galip paşa, Ruslarla savaşta milis komutanı olan Albay rütbesindeki Ferhatuşağı aşiretinin reisi Diyap Ağa’nın cesaretini ve savaşçılığını bildiğinden kendisini çağırtır. Diyap Ağa yaşlı olması nedeniyle Elazığ’a gidemeyip, yerine küçük kardeşi Haydar Ağayı Elazığ Valisi Ali Galip Paşa’ya gönderir.

Haydar Ağa bu görüşmeye gider gelir. Vali suikast karşılığı olarak yüklüce bir altın da vermiştir. 

Haydar Ağa dönüşünde Diyap Ağaya görüşmeyi ve valinin talebini anlatır, altınları da teslim eder.

Bu arada Diyarbakır’da bulunan 8. Kolordu Komutanı da Mustafa Kemal Paşa’ya Erzincan-Sivas güzergahındaki bir dar geçitte yapılacak suikasttan haberdar olmuş ve Dersimli Binbaşı Hasan Hayri Beyi Dersim’e göndererek Paşa’ya sahip çıkılmasını ve tedbir alınmasını istemiştir.

Binbaşı Hasan Hayri Bey Elazığ’a gelip Hüseynik köyünde bir akrabasına misafir olmuş ve geliş amacını söylediğinde, Diyap Ağa ve arkadaşlarının konudan haberlerinin olduğunu ve Paşa’ya yapılacak suikast saldırısına karşı nasıl tedbir alacakları konusunda çalıştıklarını öğrenmiştir.

Diyap Ağa, Sivas Kongresine gitmekte olan Mustafa Kemal Paşanın geçiş yolunda, Ovacık-Kemah güzergahını geçtikten sonraki dar vadi içerisinde milisleriyle birlikte bekler. Aracını görünce saygıyla yaklaşır, kapısını açar, hal hatır sorduktan sonra olanları anlatarak “Paşam şu altınların hepsini alın, size milli mücadelede çok lazım olacak. Ayrıca bizim dışımızda başka milislere de size suikast düzenlenmesi için altın verilmiş olabilir, müsade ederseniz size Sivas’a kadar eşlik edelim, koruma sağlayalım” der ve Mustafa Kemal Paşanın oluruyla Sivas’a kadar milisleriyle eşlik eder. 

Diyap Ağa’ya İngilizler araya hatırlı kişiler koyarak çok büyük bir servet teklif ederler. Tek istekleri Kuvay-ı Milliye’ye destek vermemesidir. Diyap Ağa, elinin tersiyle iter ve “söyleyin onlara bizim vatanımız, bağımsızlığımız, dinimiz, bayrağımız satılık değildir, vatanımızdan derhal çekilip gitsinler” der.

Diyap Ağa milli mücadele döneminde, gerek mebus olarak TBMM’de ve gerekse aşiretiyle birlikte kurtuluş savaşında çok büyük mücadeleler yapmış ve büyük yararlılıklar göstermiştir.

Enver Behnan tarafından Diyap Ağa ile yapılan ve 27 Temmuz 1931 tarihinde Yenigün Gazetesinde yayınlanan “İlk Millet Meclisinin 100 Yaşındaki Mebusu” başlıklı röportajda ve Akşam Gazetesinden Gürkan Hacır’ın 2012 yılında enson haberde kaleme aldığı yazısında bahsedildiğine göre, Lozan görüşmeleri sırasında, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler Ankara Hükümetinden gelecek heyette Kürtler de olsun talebinde bulunurlar. Bu talep TBMM’de gündeme getirilir. Diyap Ağa söz alır ve kürsüye çıkarak genel kurula hitaben derki: “heyette yer alanlar zaten dinini, diyanetini bilen insanlardır. Kendisine, vatanına, dinine, diyanetine hıyanet etmezler. Ne Türklük ne Kürtlük davası vardır. Hepimiz biriz, kardeşiz. Ama düşmanlar bizi birbirimize saldırtmak için tuzaklar kuruyorlar. Sen şöylesin, ben böyleyim falan diyerek hile yapıyorlar. Bazıları da bilmeden birşeyler söylüyorlar. Ülkemiz ne kadar ileri giderse hepimiz için o kadar iyidir. Bizim Allah’ımız, dinimiz, diyanetimiz, vatanımız bir. Leilehe İllallah Muhammedün Resulullah, işte bu. Hepsi bu kadar.” Alkışlarla karşılanan bu konuşmasından sonra konu kapanmıştır.

Kimi kaynaklarda Diyap Ağa için Kürt denilse de Horasan Türkmenlerinden oldukları daha ağırlıklı görüştür ve Alevi önderlerindendir. 

Diyap Ağa bu vatanın eli öpülesi evlatlarından biridir ve milli mücadelede gösterdiği yararlılıklar ve cesurca yaptığı vatan savunması her türlü takdirin üzerindedir. 

Neticede, her zaman söylediğimiz gibi, Diyap Ağa’nın ve diğer eli öpülesi tüm kahramanlarımızın hayatına ve milli mücadeledeki katkılarına baktığımızda, bu vatan Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Türk’üyle, Kürdüyle, Çerkez’iyle, Gürcüsüyle, vb, Alevisiyle, Sünnisiyle vb birlikte, elele omuz omuza verilen mücadelelerle ve binlerce şehit kanıyla, hep birlikte kazanılmıştır. Hepsi de bizimdir ve bizim ecdadımızdır. Hepsinden Allah razı olsun, hepsine Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

Diyap Ağa 1932 yılında (bazı kaynaklarda 1935 geçer) vefat etmiştir. Mezarı Tunceli/Hozat Sınırları içinde bulunan Gözlüçayır Köyündedir.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah..

Yorumlar (0)
12
az bulutlu