banner4
15.08.2022, 15:41

DİŞİ AĞRIYAN TÜRKİYE

Şair bir büyüğüm bir kadını seviyormuş.

Sevgisini bi türlü de ifade edemiyormuş.

Buna rağmen sevmek nedir, bir insan nasıl sevilir üzerine, en güzel şiirleri yazıp duruyormuş.

Bir gün en kısa aşk şiirini yazsan belki anlar, lafı uzatıp mısraları yoruyorsun dedim.

Ne istiyorsun sen?

Hücreler son yenilenme durumuna girecek nerdeyse. 

Kabir ağzını açmış bekliyor.

Duygunun takati kesildi sezginin aklı karışık.

Artık değil kimse kimseyle barışık.

Ben böyle sözlerle artık ne olacaksa olsunun peşinden dörtnala giderken, Üstad o en kısa ve en can alıcı aşk tarifini içeren şiirini yazdı bir kağıda ve bana uzattı.

“Dişim ağrıyor mu Ey Sevgili!”

Bu ne dedim? Üstad!

Dediki şu an dişim çok ağrıyor ve eğer benim ağrıyan dişimin ağrısını sevgili de hissediyorsa, buna aşk ve sevgi, buna tevhid/bütün olma denir.

Esasen hikayenin özü budur.

Hepimizin ağrıyan tarafları, sızlayan yaraları ve derman arayan dertleri vardır.

Ülkemiz güzel vatanımız onu ad diye çağırdığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin de kendi bağlamında ağrıları, savruluşları bir türlü gideremediği dertleri var ve devam ediyor.

Ağrılar ve sorunlar kaderimiz gibi. Kim veya kimler ülkenin bu ağrılarını gidermeye çalışma iddiasında olduysa, bir başka ağrı ve dertle bizi karşı karşıya bırakıp gitti.

Bazen bir ağrı ve sorunun giderilmesi daha maliyetli bir hasara sebep oldu.

Baş ağrısının giderilmesi için, başın gövdeden ayrılması bile çözüm oldu.

Bir o yandan adam astık, bir bu yandan.

Bir dışa açıldık, bir içimize kapandık.

Evet Türkiye'nin dişi ağrıyor, içi ise ağlıyor.

Bunu hissediyorum, Ey Sevgili Ükem seni gerçekten seviyorum.

Bir muhafaza edelim dedik  saçımızın telini. Bir saçıldık görmeyen kalmadı görünmeyen yerimizi.

Siyasal sistem, demokratik yöntem, anayasal ilkeler, tarihsel tecrübe, ne derseniz elimizde ne varsa artık ağrımızı dindiremez oldu.

Durum daha da kötü.

Olup bitene aklımız da ermez oldu.

Genel psikoloji bu ve bu ortamda yeni bir siyasal tercihe/seçime yaklaşmak üzereyiz.

Bir taraftan bıkılmış diğer tarafa güvenilememiş bir belirisizlik üzerinden ne yapacağız? sorusu cevapsız.

Kaldı ki siyasal bir bütünlüğü bir türlü yakalayamamış siyaset yapıları da yeterince özgür değil.

Liderler parti disiplinlerinin ve dağının anlayışlarının baskısı altında yeterli bir sıçramayı üretemiyorlar.

Farklılığı ile öne çıkanların da bir süre sonra orijinal bir özü barındıramadıkları anlaşılıyor, kendini tekrardan sonra yapıp ettikleriyle cedelleşmeye onları yok saymaya ve ortadan kaldırmaya mecbur kalıyorlar.

Öyle bir zaman geliyor ki özetle daha önce eleştirip değişime uğratmak istediğin şey yani sistem sığınağın olmak durumunda kalıyor.

Önce insan ve onun mutluluğu vazgeçilmez olmalı. Yoksunluk, yoksulluk zamanları bile insanın biricikliği ve kıymet görmesi ile aşılabilir. Fedakarlığın evrenselliği içselleştirilmeli ve  yeni bir inşanın katalizörlüğü yadsınmamalıdır.

Evet dişin ağrıyor Türkiye.

İçin yanıyor Sevgili Ülkem.

Çünkü ne olduğumuz hakkında bir kanaate varamıyoruz.

Tariflerimiz bizim dağların çiçeklerine yabancı.

Bir toplum kendisi ile ilgili kararı sadece bir seçimle tayin ediyorsa almamız gereken çok yol var.

Çünkü toplum kaynaşması ile oluşturduğu kurumlarla, barışıyla sanat ve dinamizmi ile başkaca öneriler ve inisiyatiflerle hayatı dönüştürmeli çıtaları yükseltebilmelidir.

Daha sonra ayrıntılarına girmek üzere bu seçimlerle ilgili bir öneri bir yaklaşım sunmak istiyorum. Ağrılarımızın azalması bir süre kazanılması için sayın bu önerimi.

Etken muhalefet ve iktidar aktörlerinin bir araya gelmesi belki yeni şahıslar üzerinde mutabakat sağlanması çok yararlı bir şey olacaktır.

Parti mecburiyeti ve tasallutundan kurutulmuş bir “hakem başkan”seçmeliyiz bu seferliğine. Ve meclis böylece olabildiğince siyaset farklılığıyla oluşmalı itibarlı ve istişare anlamı olan. Ve temel meselelerin zikir merkezi edilmeli ve başkan bu yönelimin pratikliğini ortaya koymalı.

Esas itibariyle iyiye doğru samimiyetimizden oluşacak küçücük eylemlerimiz bir mebde olacaktır.

Zihinsel şartlanmışlıklarımız ve tarihsel putlarımızın dayatmaları bir arkeolog, psikolog hassasiyetiyle ele alınmalıdır.

Bize ağrılar müjdeleyen kalıntılardan yani tüm “mecburiyetlerden “arınmalıdır.

Bu kadar farklılık ve taleplere karşı bir arada olmayı önemseyen bir farkındalığa bir bütünlüğü gören samimiyetin korumasına ihtiyaç duyan yazılıma ihtiyaç var.

Cumhuriyet üzerinden sürdürmek en akılcı bir yaklaşım olarak önümüzde duruyor. Hukuka sadakatin mihverliğinde devem edebiliriz inşallah.

Kovulsun Mecburiyet

Yaşasın Cumhuriyet…

Yorumlar (7)
Zuhal 2 yıl önce
“ Bir muhafaza edelim dedik saçımızın telini. Bir saçıldık görmeyen kalmadı görünmeyen yerimizi.” Çok ağır ama bir o kadar gerçek bir cümle ne yazık ki
Hanımcık 2 yıl önce
Süpermiş ötesi beğendim
Mehmet Fatih Güney. 2 yıl önce
NABİ HAZRİ DERKİ.SENİ ŞAFAK BİLDİM BU CİHANDA MEN,BA ZAN ŞİMŞEK OLUP GAZAPLA ÇAKTIN
İLK DEFA DÜNYAYA GÖZ AÇANCA MEN
KALBİME GÜNEŞİN ÖZÜYLE AKTIN
AMA GÖZLERİNDEN SÜZEN NUR KİMİ
HOPTUN ÜRYİME SEN GİLE GİLE
HER KELMEN ,HER SÖZÜN BEZENMEYİP Mİ MEHRİMAN ANAMIN TEBESSÜMÜYLE.
UCALIR BAĞÇADAN BÜLBÜLÜN SESİ
ÇAY SUSUR ESMEYİR ÇEMENDE YEL DE
NE KADAR DOGMADIR ONUN NAĞMESİ,
BÜLBÜLDE ELEBİL ÖTÜR BU DİLDE...GECEN HAYROLSUN .YAZI AVRUPAYİ DEYİMLE PÖRFEK
Erkul 2 yıl önce
Harika bir yazı olmuş üstad tebrik ederim
Dr. İrfan 2 yıl önce
Dişi ağıran bir Türkiye'de çözüm hep popülerist bir yaklaşımla ağrı kesici almakta bulundu. Oysa beklentiler kalıcı çözümler üzerineydi. Belki de dişçilerin kahraman olması için geçici tedaviler uygulanıyordu. Sağlıklı bir ağız, dişçileri kahraman kılamazdı. Hatta bazen yanlış dişin çekildiği bile oluyordu ve ağrı bir iken iki oluyordu. Ne zaman çürük bir dişimiz dolguyla kaplanıp ağrıdan kurtulsak, dışardan gelen sert bir yumrukla dolgu düşüyor ve herşey başa dönüyordu. En kötüsü de toplum olarak ülkemizin ağız sağlığına hiç dikkat etmedik. Ağrıyı hissedene kadar rehavet içindeydik. Şimdi ey Türkiyem! Acıya sabret, tedaviye gayret et ve içindeki çürüklerden feragat et...
Zeki ÇİL 2 yıl önce
EyvAllah duygularımıza tercüman oldun
TANER ÜNAL 2 yıl önce
Sevgili Başkanım, Yürekten tebrikler. Sevgiler Saygılar Selamlar.
12
az bulutlu