banner4
11.06.2020, 13:32

Devletin Güvenliği ve Sivil İktidar

Her siyaset, iktidara gelince, vatandaşına iyi bir ekonomik yaşam, adalet, hukuk, eşitlik, bireysel ve toplumsal özgürlükler ile iç ve dış güvenlik hizmetlerini sağlamaya, var olan iyileştirmeleri çoğaltmaya çalışır. Ulus devletlerin bileşkesinde başat anlayış kimlik olduğundan zaman zaman durum değişir. Ulus devlet güçlü olmalı, güvende olmalı, sahada olmalı görüşü dillendirilmeye başlanır. Bu yollara bizde de böyle başvurulmakta. Bu sıralar kimi iç ve dış politikalarda haklılıklar olsa da şovenist dayatmaların şirazesi çıkmak üzere.  On yıllardı kara, kuru, ceberut ulus devletin varlığı ön planda tutan önceki siyasetlerin eline ne geçti? Herkes bindiği dalı besleyeceğine ve demokrasi bahçesini güçlendireceğine ülkeyi bölünme evresine getirmekten, gençlerimizi heba etmekten başka bir işe yaramadı. Yani her iktidar, kendinden önce örgütlü ulus devletini öncelikle vatandaşının bireysel ve toplumsal özgürlüklerinin önünde bir garantör olarak görür ve sivil iktidarını öyle sürdürür. Malum devlet ricali ve uzantıları da ketum, derin ve görünmeyen yanlarıyla, “bilinmeyen kutsallık”larıyla bir projeksiyondan ibaret olmaya devam eder. Adaleti ve eşitliği unutan her ulusal iktidar ve temsilcileri, devletin muhteşem konaklarında süreli seçildikleri için, geçici devre mülk kiracısı olduklarını zaman zaman unuturlar. Güç sendromuna girer,  rehavete dalar, kim için nereye geldiklerini bilmez olur,  dünyalıklara kapılırlar. Genç bir ulus devlet olarak bu koşullarla tam yüzyıl yaşadık. Başkanlık rejimini, bir referandum, iki seçimle geride bıraktık. Geldiğimiz noktada yüzyıllık bir giysiyi üzerimizden çıkardık. Ama siyasi alt yapısı hâlâ tam realize edilememiş yarım bir inşaat… Yeni rejimi omuzlayan bir iktidara karşı parlamenter zırhıyla caka satan ve muhalefet denizinde yüzmeye alışmış siyasetçileri ikna etmek mümkün değil. Çok uluslu ulus devletimiz için elzem  gördüğümüz bu yeni rejimi bugün topyekün siyasilerimiz totalde demokratik birlik için bile, değerlendirmek niyetinde değiller.

Peki bizim buralarda neler oluyor?  Eğer yanılmıyorsak, ölge halkıyla sahada yeteri kadar sivil konuşulamadığı sandıkların sonuçlarından da henüz anlaşılmamış. Bu nedenle ulusallık ve güvenlik üzerinden hizmet sunan resmi devlet aygıtlarının halk nezdinde ki algısı hızla ve pratikle değişmelidir, diye öteden beri düşünenlerdeniz. İktidarımızın yerel unsurlarının, bizlerin, niçin sahada olamadığımızla ilgili kulağımıza şu ya da bu yolla çalınan kimi eleştirileri bir önceki makalemizde “Ak Partinin Bel Fıtığı” başlığıyla yazmıştık. Belirlemelerimiz, parti içinde, partili küskünlerimiz arasında ve parti dostlarının ilgisine mazhar oldu. Bölge yapısından kaynaklı olsa da halkın bugün sahada gördüğü devletin, salt ulusal güvenlik için, doğru bildiği eski yanlışlara devam ettiğini seslendiriyor. Sahada gördüğümüz güvenlikli devletimizin sivil, yerel iktidarı yok. Resmi, sathi ulusalcı yüzü var. Devletin valisi, kaymakamı, güvenlikten sorumlu bürokratları var. Bölge insanının hafızasında ulusçu devletin artıları, eksileri, sivil iktidarın yerel sorumlularının omzundadır. Bu koşullarda yarın yapılacak seçimlerin sandık sonuçlarından yine hiçbir bürokrat sorumlu ve tu kaka olmayacaktır. Sanırız, mesele devletin güvenlik enstrumanlarını resmi unsurlarla kullanmasında değil.  Güven bağının sivil vatandaşa sivil politika üzerinden sağlanamamasındandır. Devletin ve iktidarın yasama, yürütme, yargı, ekopolitik yaşam, kamuoyunun ve basının sivil çehrelere hizmet projektörünü tutma yöntemi merkezden resmi ulusçu politikalara evrilmiştir. Sivil politikalarla halka gitme, dokunma ve empati ancak televizyon ve gazetelerin karelerinde donakalmaktadır. Ulusal politikalarla halkı kazanma yöntemi, buralarda demokrasi oksijenini azaltmaktadır.

  İçte ve dışta “Dört yanımız puşt zulası” olsa da, eksiklerimizi nedensellikleriyle söylemeliyiz. Buralarda halk arasında bir partili olarak yürürken duyduklarımızı, kimileri de duysa, ama duymazlıktan gelebilir. Ama Allah için, ülke için, demokrasi için, biz söyleyeceğiz: Bölgede siyasi demokrasi ve kardeşliğin miladını yazan Ak parti ile halk arasında yabancılaşma, uzaklaşma ve “sosyal mesafe” neden nasıl, büyür, büyütülür? Yönetimde ve görünürde olan devletin yüzü kadar, artık bir şekilde sahada bulunması gereken Sayın parti kurmayları genelden yerele buyursunlar, örneğin Diyarbakır’da;hem Başkanlık hem milletvekili oylarımızı yüzde 29 dan yüzde 51’e, rakibimizin yüzde 65 oyunu da yüzde 49’a nasıl indirebiliriz?”sorusunun muhatabı, düşüneni ve sivil sahadaki oyun kurucusu olsunlar.

Bölgede çoğunlukta olan karşı siyaset neden tabanını kaybetmiyor? Sorusunu kendilerine adam gibi sorabilseler, üçüncü Ömer olmaları da gerekmez.

 “Reis, rakiplere de yeter, bize de.” diyen merkezdeki mirasyedi kimi anlayışlara bu önermelerimiz bir hatırlatma olur mu?

Ya olmalı ya olmalı…

 Dostça Selamlar.

                   

Yorumlar (1)
Akif 4 yıl önce
Yazılarınızı her zaman severek okuyorum ayrıca geleceğe ve gündeme dair derlemeleriniz taktire şayandır ama unutulmaması gereken bir hadise de şu ki sözünü ettiğiniz şehrin ak parti yöneticileri sanıldığından ve beklediğinden çok ama çok uzaktalar halkin yaralarını sarmak için pek bir uğraşları bulunmamaktadır diye düşünüyorum saygılar
12
az bulutlu