banner4
07.09.2020, 12:33

BİR YOLCULUKTUR YAŞAM

Bazı özellikler tüm canlılar için kaçınılmaz olsa da; öncelikle her insanın kader tünelinde ilerleyen yaşam ekspresi lokomotifine bağlı kompartımanların üzerinde; ağırlanmak, uğurlanmak, hatırlanmak ve unutulmak evreleri görünmeyen yazılarla yazılıdır.

Her yolcu tüm kompartımanlardan inip çıksa da eli mecbur, sonuncu ‘unutulmak’ kompartımanından inemeyeceğini bilir, ama bilmezlikten gelir.

Her yaşam, nefsinin galebe gelmesiyle, dünya yanılgısı ve yenilgisiyle bu süreçleri kırarak, dökerek, vurdumduymazlıkla bir şekilde geçirir. Yaşına ve yaşamına göre çok şeyi unuttuğu halde bir gün unutulacağını hesaplamasını bir yana bırak, hatırına bile getirmez.

Anlık olaylarda veya unutulmak üzerine karşılaştığı sohbet ve hikayelerde bile, kendisiyle baş başa kalıp,” ben de unutulurum” sözüne inanası gelmez.

Bir gün unutulacağını unutarak yaşar.

İhtirastan köpürürse de egosuna toz kondurmaz, kabullenmez unutulmayı. Sonra bir gün gelir derin bir iç çekişle kabullenme vesvesesine kapılır.

Oysa olup biten her şey zaman tüneline girer, sapma göstermeden üstüne gelir.  Önceleri üstüne gelenin zaman olduğunu bile anlamaz. Zamanı tamamlanıp, üstü bir tabaka gibi örtülüp, unutulmaya terk edileceğini anlayan birey bu kez unutulmanın önüne nasıl geçerim, panik atak septizmine kapılır. Nasıl unutulmaz olurum, korku ve ihtirasıyla içi içini yemeye başlar.

İyi kötü geçmekte olan karmaşık yaşamında arayışlara başlar. Bu arayış deneyimi insanlarda binyılları almış, ama da dur durak bilmemiş...

İnsanoğlu köy devletlerinin, çok tanrılı dinlerinin, tek tanrılı dinlerinin, kent devletlerinin, derebeyliklerinin, imparatorluklarının, ulus devletlerin ve günümüzün emperyal devletlerinin gelişimi, oluşumu, yıkılışı ve yenilerinin yerlerine konuluşunda hâlâ unutulmamak adına zalimliğini, kan dökücülüğünü, inkarcı adaletsizliğini sürdürmektedir.

Şüphesiz kendi ayakları üzerine durmaya çalışan ve yaşama adım atan her insanın kendi çapında beklentileri, umutları, kayıpları, kazançları, sevinçleri, hayal kırıklıkları var.

Kaç dürüst insan sayabilirsiniz. Kime sorsan “Doğrucu Davut” ama o herkesin aşağı yukarı en iyi hali ikiyüzlülüğüyle yaşamını sürdürmektedir.

Ömür denen bu yolda insana dair hallerin her biri birer matruşka gibi karşımıza çıkar. Yaşam hallerizle bu matruşkalara bakarken kah gülümser, hak somurtur, kah görmemezlikten gelir, ama bütün bu gelişmeler çoğu kez bize rağmen peşimizi bırakmaz. Biz onlarsız, onlar da bizsiz yapamaz görünürse de kimi nedenlerden, kimi olanak ve özelliklerden dolayı, onlar bizsiz yapabilseler de biz onlarsız yapamayız.

Bütün bunların insana zaman maliyeti ile sürdürebilmesinin bireysel politikası yanında, şüphesiz yaptıklarımızın, yapacaklarımızın, bize yapılanların ve yapılacakların bir toplumsal maliyeti de var.  Herşey ömürle ve ömürden gidiyor.

Büyük hukukçu Prof. dr. Faruk Erem: “Neyi kazırsanız kazıyın altından insan çıkar.” demiş.

Evet neyi kazırsak kazıyalım, doğa olayları hariç, altından insanın sanatı ve politikası çıkar, diyeceğim. Ama ekolojik dengeleri bozduğumuzdan beri, doğa olaylarının altından da insan çıkmakta. İnsan egosu zalimce bir üstünlükle ölümsüz

kalabileceğini sanmaya devam ediyor, etmektedir.

Biraz üstün bir ekonomiye veya kimliğine dair insan kalabalığına dayanarak kendini özgür ve orijinal hatta üstün insan sanalar; düşüncelerinde, inançlarında, siyaset ve adaletlerinde,  doyumsuz, acımasız, bir o kadar da tarafgir bir rekabetle yaşadıklarını unutuyorlar. Bu rekabetleri bireysel, ailesel, grupsal, kimliksel ve devletsel olarak devam ede geldiğinden peşi sıra, bireysel, ailesel, devletsel tufanlara sebep olmuştur. Buraya kadar anlattıklarımız şüphesiz bireysellik kokan esintilerle bireyin unutulmamak spazmıydı.

Yazımızın başında yaşam kompartımanlarından söz etmiştik. Yaşınız kaç bilmiyorum. Sormuyorum da... Siz kendinizi ömür ekspresinin ağırlanmak, uğurlanmak, hatırlanmak ve unutulmak kompartımanlarında yaşınızla orantılı hangisinde his ediyorsunuz. Dört mevsim gibi dört komparımanların birinde unutulacaksınızı bilin istedim. Ama unutulmamak için, insanlık için, şimdiye dek ne yaptınız ne yapıyorsunuz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Hadi bırakın tembelliği yaşama katkı sunun…

Son söz, Kelam-ı kibar’larımdan birinden olsun: Hayat bir şarkıdır, her zaman insanın istediği makamda söylenmez.

Yorumlar (2)
Fazıl Kzradeniz 4 yıl önce
Cenabı Hak Son istasyonda yardımcımız olsun.Insan olabilmek bir ayrıcalıktır.Selam ve sevgilerimle.
Can 4 yıl önce
Kaleminize sağlık
12
az bulutlu