BİR HAYALİM VAR
Dünya 20’nci yüzyılda çok şeylere sahne oldu: 2 tane dünya savaşı yaşandı, salgınlar yaşandı, imparatorluklar dağıldı, yeni devletler kuruldu, egemen güçler değişti, ABD ve SSCB diye 2 süper güç ortaya çıktı. SSCB sadece 70 yıl sonra, arkasında birçok zulümler bırakarak çökünce, rakipsiz kalan ABD dünyayı ekonomik-siyasi ve askeri açılardan tepe tepe sömürdü, sömürmeye devam da ediyor.
Sadece ABD mi? Değil tabiki, Fransa’sı, İngiltere’si, Rusya’sı, Çin’i vs de sömürdüler ve sömürmeye devam ediyorlar. Sadece sömürmenin şekli ve yöntemleri değişti.
Oysaki, özellikle 2’nci dünya savaşının hemen akabinde, dünyada yaşanan büyük yıkımların ve tarifsiz acıların verdiği tecrübeyle, bu tür acı olaylarla bir daha karşılaşılmaması için, birçok uluslararası örgütler kurulmuştu. Bunun en başta geleni Birleşmiş Milletler oldu. Bu örgütler kurulurken, oldukça masum amaçlar ve kalıcı barış temini için kurulduğu deklere edilmekle birlikte, kurucuların lehine avantajlar ve imtiyazlar doğuracak şekilde kuruldu ve şekillendirildi.
Sadece BM değil tabiki; Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Çalışma Örgütü, Dünya Gümrük Örgütü, Dünya Bankası gibi dünya ölçeğinde kurulmuş tüm örgütler de aynı şekilde yani insanlığın ortak amaçları ve iyiliği için kurulmuştu, daha doğrusu deklere bu şekilde idi, ama böyle olmadı. Egemen güçlerin istediği şekilde davranan ve sadece egemenlerin çıkarlarına hizmet eden hep gizli bir güç gibi hareket etti.
Sadece bunlar değil, NATO gibi, AB gibi, Arap Birliği gibi, Afrika Birliği vs gibi bölgesel oluşumlar da ya kapalı devre çalışarak yada zaman içerisinde egemen güçlerce trollenerek veya iğdiş edilerek, kendi lehlerine çalışacak şekilde evrildi.
Özetle, görüldü ve anlaşıldı ki, masum amaçlar ve söylemler sadece lafta kaldı, gerçekte olanlar ise, beyanlardan çok daha farklıydı.
Bugünün dünyasında ise, halklar uyanmaya başladı ve bu durumlardan duydukları rahatsızlığı da ufak ufak dillendirmeye başladılar.
Son 15 yıldan bu yana dünyada güçler dengesi değişme emareleri göstermeye başladı. Mesela: ne ABD eski ABD; ne AB eski AB; ne NATO eski NATO; ne Rusya eski Rusya. Tüm egemen güçlerin tökezlemeye başladıkları ve hatta çöküş sürecine girdikleri anlaşılıyor. Sivrilen ve göze batan Çin, Türkiye gibi birkaç ülke var.
Bu aşamadan sonra yakın bir gelecekte, mesela 30-40 yıla kalmadan alternatif BM, AB, NATO, DGÖ, DSÖ gibi uluslararası kuruluşlar hayata geçirilebilir. Şimdilerde bir hayal gibi görülse bile, olmayacak iş de değildir.
Dünyayı gözünüzün önünden geçirdiğinizde ve mevcut sömürgeci egemenleri bir tarafa bıraktığınızda, bahsettiğimiz (alternatif) bu oluşumlara liderlik edebilecek tek ülkenin Türkiye olabileceği zaten görülecektir. Çünkü bizim tarihteki izlerimiz ve intibamız hep olumludur, bu nedenle de genel kabul görürüz. Ancak bu sürece soyunduğunuzda, mevcut egemen güçlerin her türlü provokasyonlara başvuracakları, ekonomik-askeri-siyasi vs baskılarla karşılaşılacağı da muhakkaktır.
Böyle bir sürecin başlatılabilmesi için ülkemizin ekonomik, askeri, siyasi vb alanlarda iyice güçlenmesi gerekir. Bu da elbetteki ciddi bir çalışma, üretme, ekonomik-askeri ve siyasi kalıcı ve sürdürülebilir büyüme ile olabilecektir.
Hayalim ve temennim odur ki, 2050’lerde, Türkiye’mizin liderliğinde ve herbirinin merkezinin İstanbul olduğu bu kuruluşlar kurulmuş olur. Bunun nüvesi ve sürükleyici gücü de mesela adına Türk Keneşi de denilen Türk Konseyi neden olmasın?
Hemen hayal bu, artık olmaz demeyin; sadece 2 asır öncesine kadar dünyada tek egemen güç bizim atalarımızdı, yine olabilir. Ve tüm dünyada özellikle masum ve mazlum halklar şimdilerde yine bizim adaletli liderliğimizi bekliyor. Adalet, liyakat ve Bilimi önceleyerek, Dinimizi hurafelerden, kendimizi ihtiraslardan arındıralım yeter, gerisi gelir..
