banner4
20.05.2020, 09:12

AVINA AV OLMAK*

AVINA AV OLMAK*

Birkaç günden beri görev yeri değişen bir Tümgeneralin istifası tüm televizyon kanallarını ve siyasetleri adeta kilitledi. Özlük ve anayasal haklarıyla bir genel müdür statüsünde olan askeri bir bürokratın istifası, ülkede Covid-19 virüsü kadar konuşulması sanırız hâlâ sivil kafalarımızın altında askeri zihniyetin yaşadığı veya yaşatılmak istendiğindendir. Siyasetçilerimiz kadar, okuması, yazması olan herkes şunu bilmeli ki; ülkemizde bir genel müdür ile bir generalin uyması gereken genel ve mesleki yasalar var. Bu anayasal çerçevede ikisine de verilmesi gereken değerler, disiplin ve sahiplenme mesafesi eşitlenemiyorsa, demek ki, bizim barışta bile adaletimizin zihinsel zemini hâlâ oturmamış ve her türlü su almaya müsaittir. Kamuoyu nezdinde bir sivil genel müdür görevden alınırken, tıs yok. Bir askeri bürokrat görev yeri değişince haberlerden inmiyorsa, o ülkede yönetimin adı nedir? Bana bunu kim, Asker Cumhuriyetinden yana olmadan,  bilimsel olarak, adam gibi tarif edebilir?

Gelin, konumuza asker üzerinden devam edip, sivillerin zülfü yaresine dokunalım mı? Hadi bakalım; “Yapılan yapılmayan her işten komutan sorumludur.” askeri veciz sözünü duymuşsunuzdur. Teorik sonuçlardan ziyade pratik sonuçlar üzerinden bir komutan ya taltif edilir ya da ondan hesap sorulur. Bu sözü, sivil yönetim siyasetçilerine evirerek; yasama da, yürütme de ve yargı da, “ yapılan yapılmayan her işten yetkili bürokrat ve siyasetçi sorumludur.” diye sorabiliyor muyuz, ne gezer? Halkın sandık hesabından başka, parti içi kademelerde muhtelif yetkileri elinde tutanlardan hesap sorulabiliyor muz? O da ne? Peki, istifa onurunu yaşayanı bulabiliyor muyuz? Nerede, hemen hemen yok? diyecektim ki, bir okurun; “ayıp değil mi, bak asker istifa etti” mırıldanışını duyar gibiyim…

Asker ve askeri kurum, doğası gereği hep diktatoryal çerçevede tutulur. Ama aynı minvalde siyasetçiler yeri geldiğinde, sivil duygularımızı iki cümleyle okşayarak, Ortadoğulu duygusallığımızda “demokrat” oluverirler.

Topluma verilmiş bilinçaltı yanlışların,  “kader”ciliğin, doğru bilinen yanlışlara nasıl da hizmet ediyor. Sağlık için, salgına karşı “sosyal mesafe”ye saygı vatandaşça anlaşıldı. Ama “siyasi seviye”ye saygı siyasetçilerimizde bir türlü maya tutmadı.

Bu ülkede siyaset yapanların beyinleri nasıl bir kızgın zemin üzerinde tutuluyor ki, siyasetlerinin günlük ısısı düşmüyor, düşürülemiyor?

 Siyasi değerlerimizin zamanı, mekânı, kavramı, ruhsal ortamı neden belli değil ve güven vermiyor?

Günümüz siyasetinde kriptojenik ne var?

Oysa gizli, saklı çok şey yok, herkes her şeyi fazlasıyla biliyor.

Ama seçilmişlerimiz hâlâ; “ben bilmez, merkez bilir.” diyerek, sorunlarımızı da, sorumluluklarını da ‘Kızılderili işareti’ gibi yukarıya üflüyor.

Sanki siyasetçilerimiz için önemli olan halkın ihtiyacı değil, varsa bile kriptojenik olanı bulmakta değil, halkı karşılıklı uyutmak ve yönetmektir.

İktidarların Sendrom Zafiyeti Çoğalır

Kitlelerin ekmek ve huzur arama kaygısını, siyasi kaygılarının ardına gizleyen iktidar siyasetçilerinin iktidarlarını sürdürmek için bu yöntemini anlamak belki mümkündür. Ya muhalefet cenahının aynı taktikten aşağı kalmamasına ne diyeceğiz?

İktidarla boy ölçüşemeyen muhalefet ancak iktidarın günü birlik siyasi “doldur boşalt” sataşmalarına siyasi meddahlıktan öte geçmeyen söylemlerle “ben de buradayım ha…” diye bağırmaları, denizde boğulmakta olan birinin kıyıdakilere varlığını bağırarak, duyurma paniklenme psikolojisine benziyor.

 Her muhalefet kendini yenileyip iktidara hazırlar. Ama bizdeki muhalefetler kendilerini parti devletlerine hapsederler. İşte muhalefetin kronikleşen “stagflasyonist siyaset” düzeyi de böylece ülkede bitmeyen karmaşa ve sataşma senfonisine dönüşür. İktidarınsa canına minnet, kendi kendine iktidar olmak kadar, kendi kendine muhalefet olmayı, siyasi obeziteye yakalanacağından habersiz sürdürür.

Rutinleşen bu yönetme ve yönetilme tarzı, bu gidişat her ülkede olabileceği gibi bizim ülkemizde de;“sıkletime göre bir muhalefet yok”, “ olan muhalefette, zaten kırk yamalı bohça” hâlet-i ruhiyesi ve anlayışıyla vidaları gevşetip, vitesleri karıştırıp, ön düzenini bozmaya kadar getirdiğinin farkında olmaz…. İktidarda önce hantallık, sonra beğenmişlik, ne yapsam doğrudur, güçlüyüm psikozunu, alışkanlıklarını ve dünyalığa zafiyet sendromlarını böylece çoğaltır. 

İktidar, Avına Av olma kuşatmalarında

İktidar, ülkede yeni siyasi, ekonomik ve sosyal devlet demokrasisi yapılanmalarında nefis yatay gelişmelere imza atarken, tam da devletin dış politika koordinatlarına yönelirken, “devletin güvenliği” için dikey politikalarda milliyetçi ittifak arkadaşı nedeniyle söylemlerinde adeta sapla samanı karıştırarak, sınır ve denge tanımıyor. İç ve dış ekopolitik kuşatılmaları bile hamaset söylemlerle karşılar oldu. Küresel jeoekonomik, jeostratejik, jeopolitik hatta jeoenerji alanlarında hayati saldırıları bazen “Kirpi savunması”yla karşılarken bazen de “Akıncı” hücumlarıyla karşılamaya çalıştı, çalışıyor. Siyasi lojistik desteklerini ve politik dostlarının azalmasını önemsemiyor…

Burada şunu söylemek bana mı düşmeliydi, bilmiyorum, ama;

İç politikada demokrasiden taviz vermekle bölünme, dış politikada ise, özellikle Ortadoğu’da ve Akdeniz’de hâlâ, “avına av olma” kuşatmalarıyla karşı karşıyayız”, dilerim farkındayız ve yanılan ben olayım.

Naçizane endişelerimi; bu ülkede artık, iktidar muhalefetin, muhalefet iktidarın çağrılarını parti siyaseti için değil, ülke demokrasisi için, duymak zorunda olduklarını anlamalılar, diye de düşünüyorum. 

*Avına av olmak: Kürd aşk destanı Siyabend û Xecê’nın konusu

Yorumlar (3)
Mehmet akif 4 yıl önce
değerlendirmeleriniz her zaman yerini bulmuştur görüşlerin geleceğe dair analizleriniz harikulade kaleminiz daim olsun...
Selahattin Koca 4 yıl önce
Yazılarını takip ettiğim yerel insanlarından Mahmut şimşek bulunduğu yerden ,tüm ülkeyi hatta ilintili olduğumuz dış dünyaya siyasi bir projekson sunuyor..Kalemine kuvvet.Takipte kalacağım
Selahattin koca 4 yıl önce
Yerel de olupta ufku tüm ülke,bölge ve dünyaya ulaşan Mahmut Şimşek bey takip ettiğim nadir yerel şahsiyetlerdendir.Bu makalesin de Diyarbakır'dan tüm ülke ve bölge için perspektifsel bakışı ile yol gösterici olmuş.
12
az bulutlu