banner4
15.02.2021, 14:26

Allah’ın Tek’lik Boyutunu Kavramak-03

Kelime-i Tevhidin (Allah’ın Tek’lik Boyutunun) anlamını, önde gelen bazı İslam tasavvufçu ve düşünürlerin açıklamalarını güncel anlayışımıza ve algımıza göre özetlersek;

Öncesizlikte insanlar yoktu ancak birimsel birer varlık olarak sonradan yaratılmıştır. İnsanların bir yaratanı vardır ve her türlü varlığı, Allah yaratmıştır. Bu yaratan “Tek’lik” boyutundayken ortağı, benzeri ya da ikincisi yoktur ve O, hep vardı, var ve var olacaktır. Varlığının başlangıcı yoktur, öncesizdir, her zaman ve boyutta vardır ve varlığının sonu olamaz, yok olması olanaksız ve sonsuza kadar var olacaktır. O’nun varlığı, kendine özgü özü bakımından her zaman var olması zorunlu ve gereklidir, yok olması olanaksızdır. Kendi varlığıyla kendinden var olmak zorunluluktur ve hiçbir nedene ya da gerekçeye gereksinimi yoktur. Her şeyi var eden, her varı her an varlıkta tutan ve yok edendir. O’nun, maddesel bir boyutu olmadığı gibi, hiçbir cisme gereksinimi de yoktur, hiçbir madde içeriğinde bulunmaz, biçimselliği yoktur, ölçülemez ve nasıldır diye sorulamaz ve sorgulanamaz. Hiçbir yaratılmış tarafından, O deyince, akla ve hayale gelen, zihinsel ve düşünsel olgular ya da her şey, kesinlikle O’nun “Tek’lik” boyutunun anlamı kapsamında değildir. O, yarattığı hiçbir şeye benzemez ve bunlar bütünüyle O’nun yarattığı birimsel varlıklardır ve O, birimsel varlıklar gibi de değildir. Akla, kuruntuya, sanıya, varsayıma ve zihinsel kurguya giren her şeyi, kesinlikle O yaratmaktadır. Yukarıda, aşağıda, yanda olmadığı gibi bulunduğu bir yeri ve konumu bulunmamaktır yani O sürekli “Tek’lik” boyutundadır. Tüm varlıklar, İslam inanışına göre göklerin en yükseği, dokuzuncu gök katı olarak nitelendirilen ya da bilimsel anlamda boyutsallık olarak nitelendirilen “Arş”ın alt boyutundadır. Arş yani  boyutsallık ise, O’nun etkisi, gücü kapsamında ve O, boyutsallığın en üst konumundadır. Ancak bu, boyutsallık O’nu kapsıyor demek değildir. Boyutsallık, O’nun bağışı ve gücüyle vardır, O, geçmişte, sonsuz öncelerde nasıl ise, şimdi ve ötesinde de hep öyle kalacaktır. Boyutsallığı yaratmadan önce nasıldıysa, sonsuza kadar hep öyle olacaktır ve O’nda hiçbir değişiklik asla olmaz. O’nun kendine özgü özellikleri vardır ve varlığının özünü oluşturan bu özellikleri şunlardır; “Yaşam, bilgi, duyma, görme, güç, irade, konuşma ve yaratma” olmaktadır. Bu özelliklerinde hiçbir zaman hiçbir değişiklik olmaz, değişiklik olmak demek eksikliktir, O’nda eksik ve eksiklik yoktur. Hiçbir yaratmış olduklarına benzemez ise de hem maddesel yaşam dünyamızda, hem de ölümötesi yaşam boyutunda, O’nu ancak kendisinin bildirdiği kadar bilmek, anlamak ve kavramak olasıdır.

Bu nedenlerle Allah, bilgilendirmek için birimsel birer varlık olarak kullarına, elçiler gönderdi. Bu elçiler aracılığıyla kullarına, mutluluğa ve kötülüğe neden olan işleri ve sakınması gerekli olanlar konusunda öğütler bildirdi. Elçilerin en öneme sahip olanı son elçi Resulullah olup, maddesel yaşam dünyamızdaki dinli dinsiz herkese, her yere, her millete elçi olarak gönderilmiştir. Tüm insanların, meleklerin ve cinlerin elçisidir. Dünyanın her yerinde, herkesin, o yüce elçiye bağlı olması ve uyması gerekmektedir.

Tevhid (Tek’lik) bilinci konusunda İslam düşünürü İmam Gazali şunları söyler;
Tek’lik” bilinci, taze ceviz gibidir. Cevizin iki kabuğunu ve içini herkes bilir ve özünün özü de onun yağıdır.

Tek’lik” bilinci dört aşamadır;

Birinci aşama; Münafıklar (iki yüzlü davranışta bulunan müslümanlar) tarafından, sözel olarak yalnızca “La ilahe illa Allah/ İlah yoktur, yalnızca Allah vardır” demelerine rağmen, gönülden ve içsel olarak inanmazlar ki bu durum, “Tek’lik” bilincinin ilk aşamasında olmaktır.

İkinci aşama; Kelime-i Tevhidin (Allah’ın Tek’lik Boyutunun) anlamına, içsel anlamda kalbin inanmasıdır. Bu inanış, ya başkasından görerek ya da duyarak olur ki, bizim gibi bilgisizlerin inanışı böyledir. Ya da kanıtla ve aklın kanıtlamasıyla inanır. İslam’ın inançsal konularını irdeleyen ve tarihsel olarak bu çerçevede gelişen dinsel ve felsefesel kuram ve düşüncelerle ilgilenen din bilginleri ve düşünürlerinin inanması böyledir.

Üçüncü aşama; Bir yaratanın, her şeyi yarattığını görmek, her işin, “Tek” bir etkin tarafından yapıldığını, başka hiçbir kişinin, hiçbir şey yapmadığını anlamaktır. Bu anlayış için, içsel olarak kalpte bir ışığın parlaması gerekir. Böyle oluşan inanç, bilgisizlerin ve İslam düşünürlerinin inancına benzemez.

Örneğin, bir ev sahibinin, evde bulunmasına inanmak üç türlü olur;

a. Birisinden duyarak inanmaktır ki, benzemeye çalışmakla ya da taklit ile oluşan inanç, bunun gibidir.

b. Ev sahibinin, her gün kullandığı bineğini, giysilerini ve ayakkabılarını evde gördüğü için ona inanmaktır. Bu ise, din bilginleri ve düşünürlerin inançlarına örnektir.

c. Ev sahibini evde görerek inanmaktır. Bu ise, ileri düzeyde bilgili kişiler olan ariflerin “Allah’ın Tek’lik Boyutu” bilincine örnektir. Böyle bilinç düzeyi, her ne kadar yüksek aşamada olmaksa da bu bilinç sahibi, yaratılmış varlıkları görmekte ve bunların yaratıcı tarafından yaratıldığını bilmektedir. Ancak, tüm varlıkları gördüğü için, bunlarda “Allah’ın Tek’lik Boyutu” bilinci tam anlamda oluşamaz.

Dördüncü aşama; her şeyde “Tek” var görür, “Tek”ten başka hiçbir şey görmez. Tasavvuf anlayışında bu duruma, “Allah’ın Tek’lik Boyutu” bilincinde yok olmak derler.

Bu dört aşamadan;

Birincisi, iki yüzlü müslümanların “Tek”lik bilinci olup, cevizin dış kabuğuna benzer ki, bilindiği üzere cevizin dış kabuğu, acıdır. Dış yüzü güzel ve yeşil renkte ise de, içsel yanı yakılınca bol duman yaparak ateşi söndürür ve birkaç gün cevizi korumaktan başka bir işlevi yoktur. İki yüzlü müslümanın, “Tek”lik bilincinde iki yüzlü olduğu bilinemediği için, halk topluluğu onu gerçek müslüman bir kişi sanır.

İkincisi, bilgisizlerin ve din bilginleri ile düşünürlerin “Tek”lik bilinci cevizin tahta kabuğu gibidir. Bu tahta kabuk, cevizi birkaç zaman korumaktan başka işe yaramadığı gibi, bu aşamadaki bilinç düzeyi ancak insanı Cehennem ateşinden korumaya yarar.

Üçüncüsü, cevizin özü gibidir ve yenilecek, yararlanacak kısımdır.

Dördüncüsü ise, cevizin özü yenilip kişinin hücrelerine kadar sindirilmiş durumudur.

...

 

Yorumlar (1)
Kamil Demirci 3 yıl önce
Çok güzel ALLAH ENANİYETTEN MUHAFAZA ETSİN
12
az bulutlu