banner4
25.01.2023, 12:44

AHİ EVRAN-I VELİ

Âhi Evrân-ı Veli Anadolu’dan yükselen ve Anadolu başta olmak üzere tüm insanlığı aydınlatan bir ışık, bir mürşidtir.

Kaynaklarda değişik bilgiler yer alsa da, genel kanaat 1171 yılında, o tarihlerde Azerbaycan’ın bir vilayeti iken, bugün İran’ın Kuzeybatısında (Batı Azerbaycan Bölgesinde) bulunan Hoy şehrinde doğduğu yönündedir.

Asıl adı Şeyh Nasîrüddin Mahmûd Ahî Evran bin Abbas olup “Ahî Evran” adıyla tanınır. Tarihî bir hüviyete sahip bulunmasına rağmen gerçek kişiliği menkıbeler içinde kaybolmuştur. Âhi kardeş, Âhilik kardeşlik; Evran ise “kâinat, Evren” anlamlarına gelmektedir.

Ahi Evran, ilk eğitimini Hoy'da alıp Ahmet Yesevi'nin talebelerinin sohbetlerinde bulunmuştur. Hoy kenti o dönemlerde Büyük Selçuklu Devletinin en büyük ve en gelişmiş kentlerinden  birisidir ve Türkmen yerleşim bölgesidir. 

Kaynaklara göre, eğitimine devam etmek üzere Azerbaycan bölgesine gelmiştir. Tahsil devresinin önemli bir kısmı burada geçmiştir. Bundan sonra Horasan ve Maveraünnehir bölgesine gelip o yöredeki büyük üstadlardan da dersler almıştır. 

1203 veya 1204 yılında Bağdat’a geçmiş ve burada tanıştığı Evhaddü'd Din Kermânî’nin tavsiyesiyle Abbasi halifesi Nasır Lidinillah'ın kurmuş olduğu dini ve mesleki bir birlik olan Fütüvvet Teşkilatına katılmış ve bu teşkilatın önde gelen şeyhleriyle temas kurma imkânı bulmuş, başta Kermanî olmak üzere birçok üstaddan istifade etmiştir. O dönemde Bağdat’ın ilim ve irfan merkezi olması, Ahi Evran'ın çok yönlü bir fikir adamı olarak yetişmesini sağlamıştır.

O asrın şartlarında, zor ve meşakkatli bir yolculuğun ardından Anadolu’ya gelerek Kırşehir’e yerleştiği, bir dönem Denizli ve Konya’da yaşamış olsa da daha sonra Kırşehir’e yerleşerek vefatına kadar burada yaşadığı belirtilmektedir. 

Anadolu’ya gelişindeki sebebin Selçuklu Sultanının talep ve tavsiyesi olduğu ve Anadolu’ya geldikten sonra Hacı Bektaş-i Veli’nin yolundan gitmeye başladığı ifade edilmektedir.

Ahi Evran Anadolu’ya geldikten sonra Kayseri’de bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurmuştur. Zenaat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Moğollara karşı Kayseri’yi savunan Ahileri, Ahi Evran teşkilatlandırmıştır.

Ahi Evran, 1205 yılında Kermani'nin kızı Fatma Bacı ile evlenmiştir. Ahiliğe kadınlar giremediği için Fatma Bacı da Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları) teşkilatını kurmuş ve Kadın Ana olarak tanınmıştır. Ahi Evran’ın şeyhliği altında 13. yüzyılda Ankara ve Kırşehir’de toplanan Âhiler kısa sürede Selçuklu şehirlerine yayılmışlardır. Osmanlı devletinin kuruluşunda da etkili olmuşlardır.

1237 yılında Alâeddin Keykubat’ın zehirlenerek öldürülmesi üzerine sultanla gönül bağı bulunan Ahiler, II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve Vezir Sadettin Köpek’e karşı koymuşlardır. Hatta bu dönemde Ahi Evran ve bazı ileri gelen Ahiler Konya’da tutuklanmışlardır.

Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra saltanat naibliğine getirilen Celaleddin Karatay zamanında Ahiler ve Türkmenler üzerindeki baskı kalkmıştır.

 Bundan sonra kısa bir dönem Denizli’ye giden Ahi Evran tekrar Konya’ya dönmüş, daha sonra da Kırşehir’e gelerek ömrünün sonuna kadar Kırşehir’de yaşamıştır.

Ahi Evran, kaynağını Yesi’den alan kutlu bir davânın gönül erleri ile birlikte bu toprakları vatan yapmanın, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasının öncülüğünü yapmıştır. Özellikle yeni kurulan ve “kardeşlik” anlamına gelen “Ahilik” sistemi ile Anadolu’ya göç eden Türkmenlere hem aş hem iş vermiş, onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir meslek sahibi üretici insan hâline getirmiştir. 

Onları hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insanlar halinde yetiştirmiştir. Böylece Anadolu’nun iktisadi kalkınmasına ve imâr edilmesinde öncülük etmiştir.

Ahi Evran, 32 çeşit değişik alanlardaki esnafı teşkilatlandırmış, Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında sanatını icra eden bütün esnaf İslâm medeniyetinin zirve kuruluşu Ahilik Teşkilatının merkezi Kırşehir olduğu için buradan “İcâzetnâme” (diploma) almışlardır.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin vefatından birkaç asır sonra bir Bektaşi dervişi tarafından yazılan “Velayetnâme” adlı eserde, Hacı Bektaş-i Veli’nin sık sık Kırşehir’i ve Ahi Evran'ı ziyareti, onunla sohbetleri anlatılır. 

13. yüzyılda Anadolu’da bulunan ünlü seyyah İbn-i Batuta, Burdur, Gölhisar, Ladik, Milas, Gerçin, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüş, Erzincan, Erzurum, Birgi, Tire, Manisa, Balıkesir, Bursa, Görele, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu, Sinop gibi Anadolu şehirlerindeki Âhi Zaviyelerinden bahsetmekte ve buralarda misafir olarak bulunduğunu zikretmektedir.

Kardeşliğin, sabrın, cömertliğin, yiğitliğin, fedakârlığın, doğruluğun, dürüstlüğün, kalitenin, üretimin, ahlâkın, sanatın, dayanışmanın, aklın ve bilimin esas alındığı Ahilik Teşkilatı'nın kurucusu olan bu faziletli âlim ve mutasavvıf Ahi Pîri Horasanlı Türkün, kesin olmamakla birlikte Moğollara karşı mücadele ederken 93 yaşında şehit edildiği ifade edilmektedir. 1261 (Hicri 653).

Kırşehir’de kendi adı ile anılan camiin bitişiğinde bulunan Pîr Âhi Evran Velî Türbesinde medfundur.

Ahi Evran’ın 20 kadar te’lif ve tercüme eseri mevcuttur.

17 Mart 2006 tarihinde Kırşehir’de adını taşıyan Âhi Evran Üniversitesi kurulmuştur. Türkiye’de birçok yerde ortaokul ve liseye ve bazı caddelere Âhi Evran ismi verilmiştir.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah..

Yorumlar (1)
Musa Arı 1 yıl önce
Sayın Müsteşarim elleinize sağlık. Memleketimin büyük değerini çok güzel anlatmışsınız. Saygılar sunuyorum .
12
az bulutlu