banner4
24.12.2019, 21:17

AH İNSANOĞLU

Tarçınlı süt sever misiniz?

Yüz ifadelerinizi canlandırabiliyorum. Başınızı sağ ve sola çevirmeler.

Ayyy... Suzan Hanım kalsın ya da evet denemeliyim diyenler.

Ben ise tarçınlı süt ile bütünleşmiş gibiyim. Tarçının has kokusu içimi ferahlatırken yüzümde farklı bir gülümseme.

Ardından hissettiğimse elimde ki kalemle, hadi yaz dercesine  bakıştığım beyaz sayfalar ve tarçın kokusu.

Selamlar Efendim... 

Hani birbirimize şöyle deriz;

Hayat nasıl?

Çoğunluk olarak cevap verirsem, 

Bugünümüze de şükür der konuya 

bağlanırım.

Vasat.Com sitemiz her geçen gün çoğalan yazarlarımızla sizleri okumaya davet edercesine yazıyorlar.

Ben de çorbada biraz tuzum olsun diye, kendilerinin yazılarını sizlere tanıtma gayretindeyim.

Son cümleme dikkat edin lütfen. Amacım yazarlarımızın bulundukları konumları değil. Ruhlarında neler anlatmak istedikleri. Sizlerinse yazarlarımızı okurken düşüncelerinize ve hislerinize neler kattıkları...

İşte önemli olan gerçek bizler için budur.

Bizler içimize yansıyan yazıları okuduğumuzda huzur buluruz. İnsan olarak yönelimlerimiz farklıdır. Kimimiz insan ruhunu okumayı, kimimiz ise siyasi, ekonomi ya da ülkelerin birbirleriyle olan strateji oyunlarını, ülke menfaatlerini okumayı severiz.

Evet, ben insan ruhunu anlayabilmeyi seviyorum. 

Hissedebilmeyi... 

Hissettirebilmeyi... 

Hissetmek derken  Vasat Sitemizde yazarlarımızı okurken  Mehmet Aycı Hocam'ın yazdığı "Sütlü Bulgur Çorbası". Kısa bir yazı olmasına karşılık, bende çok şey ifade etti. 

Mehmet Aycı Hocam sosyal medyada kendi düşünce ve hislerinle sanal ortamda ki insanlarımızdan bahsetmiş.

Sizlere bu yazıyı okuduktan sonra affınıza sığınarak neler düşündüğümü ve biraz olsun sizlerin de hissettiklerinizden bahsetmek

istiyorum. Bu arada lütfen hocamın yazısını okuyun...

Sosyal medya ve sanal ortam. Oldukça kapsamlı bir konu. 

Bu durumdan bahsederken sanal ortamdaki insanlarımızın duygularını hissederek yazmak istiyorum. 

Bakıldığında her sayfa bir insan. Hatta bir kaç sayfadan fazla hesabı  olan insanların ortamı. 

Genel olarak profil resimleri, isimleri kendisi olmayan insanlar. Öyle bir ortam sağlanmış ki kişi kendince bilinmek istemeyebilir. Bu insan olarak en büyük hakkımız. Ben bu şekilde olup duyguları yoğun ve bastırılmış olarak yaşayan, içlerini anlatan insanlara bakıyorum. 

Sanal ortama kapsamlı olarak baktığımız da oldukça farklı insan yapılarına rastlamak mümkün. 

Her birimizin kendi iç yolculuğumuzda zorluklarımız var. Ailemizle, eşimizle, çocuklarımızla, işimizle evet kendimizle. Bazen bu gibi durumların ağırlığını üst seviyede yaşarız. 

Gözlemlediğim de sanal dediğimiz bu ortam duyguların yazılara dökülüşüdür. İnsan bakıldığında yalnızdır. Ve kendisini huzurlu kılabilecek bir şeyler arama çabasındadır. Bu durumu gerçekleştiremezse mutsuz bir ruh haline dönüşür. Çünkü hayatı sınav olarak düşündüğümüzde çabalamamız gerekir. 

Geçen yazımda da bu durumdan kısa olarak bahsettim. Peki sizce sebep biz insanlar değil miyiz? 

Teknolojinin önünü kesemeyiz. 

Sosyal medya bizlerde bir farkındalık oluşturdu. 

"Evet ben belirli kalıplar ötesinde de bir insanmışım! Yakın çevremde gördüğüm insanlardan farklı insanlarda varmış."

Güzelliği görürken tehlikeli sularda yüzebileceğinizi görememek. Bir kadın, bir erkek ya da  bir genç... 

Ben farkındayım kendimi bilirim. İnanın sanal bir ortamda kendinize güven oluşturabilecek bir söz değildir. 

Çünkü biz insanız. Ve nefsimizle sürekli çaba içerisindeyiz. İnancımıza göre bu yüzden dünyadayız. İnanmak ve güvenmeyi istemeye muhtaç varlıklarız. 

Gerçek hayat ve sanal ortam. Gerçek hayat içimizde yaşayarak, diğeri ise sözlerimizde satırlara yansıyarak. 

Sizce hangisi gerçek? 

Ya da olmak istediğimiz bir kişiyi kendimiz sanki oymuşuz gibi canlandırmak. İnsan derinliklere inildiğinde oldukça farklı. 

Peki bir şey sormak istiyorum. 

Affınıza sığınıyorum. 

Aile hayatımız nasıl? 

Çevremi dinlediğimde toplum olarak kalan vaktimizin büyük bir bölümüne telefonlar hakim. Çünkü arayışlarımız, hayatımıza giren İnternet ile  farklılaştı. Ben duygusu, benim gibi düşünen hisseden insan ruhları var duygusu gelisti.

Evet gerçek bu. 

Sayfalara bakıyorum. Okuyorum. Yazılanları anlamaya çalışıyorum. Farkettiğim en büyük gerçek ise eşlerin  birbirlerinden hızla uzaklaşması. 

İnanın herkes sanal bir ortamda gönül eğlendirme derdinde değil. İnsanlar, tükenmişliklerinden bahsediyorlar. İşte ana sorunun cevabı...

Bizler aile içinde, birbirimizi tüketirken bize kollarını açan sanal ortama hayır diyemiyoruz. 

İnsan olarak birbirimizin isteklerini görmezsek...Hayatımızı  kısır döngüye çeviren hırslarla yaşayıp bazı yönlerden taviz vermezsek hoşgörüyü, ılımlı bir hoşgeldine karşılık tebessüm etmezsek, birbirimizden nasılsını esirgersek ve bu durumları tek taraflı olarak beklersek hem tüketir hem tükeniriz.

Ve devam eden hersey çocuklarımıza örnek olur.Sonucunda kendimizi avutmak için sanal ortamı suçlar buluruz. 

Ya çocuklarımız, gençlerimiz... 

Sıkça söylediğimiz bir söz. Teknoloji çocukları.

Evet... Hızla gelişen teknolojiden kaçamayız. Kaçamadığımızda ya bırakır ya da mücadele ederiz. Bırakırsak sonuçlarını ağır öderiz. 

Zincir halkaları birbirine bağlıdır. Biri koptuğu zaman diğer halkalarda etkilenir. Aile toplumun temelidir. Gerçek olansa bir çocuğu dünyaya getirmenin sorumluluğunu, anne baba düşünmek durumunda...

Hiçbirimizin hayatı mükemmel değil. Ama çocuklar mevzu olduğunda tam bu noktada durmak gerekli.

Anne baba olarak sıkıntılarımızın aydınlığıdır çocuklar.Sevgileri ise yaradanın bahsettiği lütfudur. Ebeveynler için hayat zor görülürken çocuklarımızda bu zorluğun boşvermişliği daha hakimdir.

Evet sosyal medya, iç dünyalarını farklı karmaşıklığa çekerken çocuklarımızı bu durumdan uzaklaştırabilmenin tek yolu, dinleyip anlayabilme gayreti ve sevildiklerini hissettirebilmektir.Sevgi güven verir. 

Eksik kalan boşlukları tamamlar. 

Konuyu toparlayacak olursam. 

Gerçek şu ki sorun kendimce sosyal medyayı, insani iç yolculuğumuzda kaçış olarak görüp sevgiyi hissettiren değerlerimizden vazgeçişimizin gerçeği kabul eder... 

Tekrar sosyal medya ya da farklı bir konuda görüşmek üzere samimiyetinize sığınırım. 

"Unutmayın ki! 

Her anlatılan konunun gerisinde kalan ilerisinde olan her şey zincir halkaları ile birbirine bağlıdır."

Yorumlar (41)
Gece 4 yıl önce
Çok güzel ifade etmişsiniz sanal ortamın gerçek yaşantımızdan alıp götürdüklerini ve insanların sanal ortamda pek de “kendisi” gibi olmadığını. Size katılıyorum kesinlikle. Sosyal medyaya gösterdiği özeni ailesine göstermeyen ne yazık ki çok insan var. Belki bir kaçış odası ya da süslü bir maske ardına saklanma ihtiyacından kaynaklı durumlar.
Yazınızı çok beğendim, kaleminize sağlık...
Müjde 4 yıl önce
Suzan hanım sayesinde keşfettiğim bir site. Özellikle de son zamanlarda hızla tüketme çılgınlığı içine girdiğimiz bu dönemler de hep şey düşünürdüm. Yedik yedik dünyaları doyamadık sıra ruhlarımızda... Kalemine sağlık Suzan abla :))
Işıl Çelik 4 yıl önce
Merhaba, bir tarçın müdavimi olarak yazınızdan etkilenmemem mümkün değildi.Birkaç gün önce tarçın nerelerde yetişir diye Google dan arama yapıp bol tarçınlı yazılar okumuştum, üstüne sizin yazınız çok iyi geldi. Verdiğiniz mesajlar da gayet yerinde. Teşekkürler, kaleminize yüreğinize sağlık Suzan hanım
Levent Duru 4 yıl önce
Tüm yazı içerisinde özellikle takıldığım cümle : 'Sonucunda kendimizi avutmak için sanal ortamı suçlar buluruz.'.. Zaten toplumun ve yeni neslin geneli her başarısızlık ve hayal kırıklığında kendisi hariç herkesi sorumlu tutuyor inanın... Emeğinize ve zamanınıza sağlık.
Taner ALPARSLAN 4 yıl önce
Çok içten bir üslup
Esin Çatalkaya 4 yıl önce
Merhaba Suzan hanım.Artık yeni bir yaşam tarzımız olan sosyal medyanın hayatımızdaki yerini, ailelerin birbirinden uzaklaşmaya başlamasını, çocukların sevgisini,eğitimini,zihinsel gelişimini etkilemesini çok güzel vurgulayan bu yazınızı kendiminde aynı durumda olduğumu fark ederek okudum.Yüreğinize ve emeğinize sağlık.. Sevgiyle kalın...
Hüsna woman 4 yıl önce
Gözlemlediğim de sanal dediğimiz bu ortam duyguların yazılara dökülüşüdür. İnsan bakıldığında yalnızdır. Ve kendisini huzurlu kılabilecek bir şeyler arama çabasındadır. Bu durumu gerçekleştiremezse mutsuz bir ruh haline dönüşür. Çünkü hayatı sınav olarak düşündüğümüzde çabalamamız gerekir. “”
Yazının neredeyse bütününde kendimden ve gölemlerimden dokunuşlar vardı.
Ama özellikle yukarıdaki paragraf beni çok etkiledi.
Çok güzel, inceliklere dokunan tesbitlerle dolu bir yazı olmuş. Hissedişiniz için teşekkürler sevgili @ suzan torosluçal,
Aysel Ekemen 4 yıl önce
Kaleminize, yüreğinize sağlık.Sosyal medya hakkında yazdıklarınızla çok güzel bir tespit te bulunmuşsunuz. Bugün sosyal medyadaki insanların çoğu (belkide) kendilerine bile itiraf edemedikleri duygu ve düşüncelerini (çoğu) sahte kimlikler altında sanal ortamda dile getiriyorlar. Ve yine bir çokları zamanla kullandıkları sahte kimliklerdeki isimlere bürünüyorlar. Bir süre sonra insanlar yakın çevrelerinde görmedikleri ilgi/alaka ve beğeniler karşısında resmen sosyal medya bağımlısı haline geliyorlar.
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın
12
az bulutlu