banner4
06.05.2022, 09:34

ADALET TERAZİSİ TARTILIYOR...


Nasıl olur, bir kantarcının tartısına adalet terazisi muhtaç kalır? Nasıl olur bir kantarcının doğru sözü karşısında vicdanlar tümüyle kararır?..
Olay, yakıt alınıp boşaltılan bir yerde yaşanıyor. Tartıya başka kantar fişi getirtiliyor ve doğru oymuşcasına aradaki tonlarca yakıt farkı bedeli zimmete geçirilmek isteniyor. Kantar görevlisi “mal eksik” diyor, durumu kabullenemiyor ve olayı amirlerine bildiriyor. Fakat o da ne? Bu kantarcı, sırf bu yüzden çoğunlukta olan sanıklarca “Neye mal olursa olsun, bunun altında kalınmayacağız” tehdidine maruz kalıyor. Kantarcı görevini yaparak malın eksik olduğunu ve başka bir makineden çıkmış sahte kantar fişleri ibraz edildiğini belgeliyor. Alınan rapor da kantarcıyı haklı çıkarıyor ve kantar fişinin sahte olduğu doğrulanıyor. O halde herkesin dileği, adaletin güçlü tokmağının bu haksızlığı yapanların üzerine inmesi değil mi?
Ne yazık ki Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama sırasında Cumhuriyet savcısı görüşünde beraat kararı talep ediyor, mahkeme ‘yeterli delil yok’ diye beraat hükmü veriyor ama kantarcı çıkan bu karara itiraz ediyor. Temyiz makamı Yargıtay yaptığı ön incelemede, zarar gören Hazinenin davaya dahil edilmediğini görüyor ve Hazineye davayı ihbar ediyor. Hazinenin de temyizi sonrasında, dosya tevzi ediliyor fakat Yargıtay savcısı beraat hükmünün yerinde olduğunu beyanla, ‘onama’ talep ediyor... 
Ey kantarcı! Sende ne yürek varmış. Senin kantarın, devletin adalet terazisini tartarmış. Gerçi bir zaman sonra sen de “yeter olsun, pes ettim” demişsin ve tehditle sonradan şikayetinden vazgeçirilmişsin… Çünkü Ağır Ceza Başkanı ve yanında adalet şaşmasın diye bulunan iki üye hakim, kantarcının iddia ve beyanını doğrulayacak tanıkları dinlemiyor, sanıkların savunmasıyla yetiniyor, sahtelik raporunu görmüyor, duruşma savcısı ‘somut delil yok’ diyor…Sana başta söylenen tehdit bir şekilde ortaya çıkıyor... Bozuk adalet düzeni gücü nerelere kadar uzanıyor... Kamunun hakların korumakla vazifeli Cumhuriyet savcıları seni ve Hazineyi koruyamıyor...
Sen Kantarcı, doğruluğuna rağmen kaybeden olmuşsun, vazgeçirilen, iftiraya uğrayan! Sanıklar “Bizden kantar görevlisi rüşvet istedi, vermedik, boş yere bizi suçladı ve mahkemede yargılanmaktayız” demişler. Mahkeme bu kibar sözlerden etkilemiş olmalı ki dosyada bulunan tanıklardan sadece ikisini çağırmış ve onlar da dut yemiş bülbül kesilerek ‘bilmiyoruz, görmedik, duymadık’ demişler. Kantar görevlisini doğrulayan tutanakta imzası bulunan müdür yardımcısı ise mahkeme, ‘yargılamayı uzatmamak’ için dinlemeye gerek görmemiş! Mahkeme ‘tam bir vicdani kanaatle’ beraat hükmü verecekmiş öyle mi(?)
Ey Kantarcı! Yüreğime düşen bir kor oldun... Kalbim sana yapılan haksızlığa ve Hazinenin zararına uğratılmasına için için ağladı… Ama doğruluğa giden yolda umudum oldun…Sen de görmüşsün ki adalet tartısı, bazen doğruyu tartmıyor…Adaleti koruyacak bazı Hakim ve savcılar, senin kadar dürüst bir kantar görevlisi bile olamıyor!
İçimizdeki bozuk karakterli Hakim ve savcılara sözüm olsun: ‘Yargı işini yapıyor, kimse karışmasın’ diyerek bu usulsüz işlerden sıyrılamazsınız. Size karışılmasa, acaba daha ne çok şeyi karıştıracaksınız? Sizin adaletiniz bu mu? O kantar görevlisinin aklıyla alay edecek şekilde karar verirken, esas akıl ve hukuk dersini sizlerin alması gerekmiyor mu? Hangi karanlık odalarda bu unvanlar size veriliyor?  Mesleğe atanırken doğruluk ve dürüstlük testinden geçtiniz mi? Yoksa sizler güçlüye dayanarak ve onu koruyarak mı bir yerlere geldiniz? Sizler dürüst ve namuslu iseniz, neden önünüzdeki adli evrakları daha iyi muhakeme edip, devlet hakkını özenle korumuyorsunuz? Çay, kahve sohbeti sırasında dillerden düşürülmeyen adalet ilkesinin, bu dosyada hükmedeceğiniz karara bağlı olduğunu anlamıyor musunuz? Sizin vicdanınız nerede? Size göre hukuk ve adalet ne? Güçlüden yana olup, menfaat uğruna zayıfı ezmek mi(!)
Bilin ki bu ülkede sizin gibi hukuk mezunları istemiyoruz... Mesleğin onurunu koruyacak,  hakkın hatırını yüksek tutacak, cesaretli insanlar istiyoruz. Kürsüde kibir satmayan, adalet için eğilen, adalet dağıtıcı olarak haklının yanında yer olan şahsiyetli kişiler olmanızı bekliyoruz. Kimlikçiliği değil, insan onuruna yakışır hak ve özgürlük teminatçısı olmanızı; savunduğu şeyi kendine kalkan yapan samimiyetsizliği değil, savunduğu kutsalı -unvanını kaybetme uğruna- yücelten kişilerden olmanızı arzuluyoruz.
Ve sen kantarcı! Öğrenilmesi gereken doğru adaleti, hayatın içinden bize anlatıyorsun: “Kanun, eski Yunan'dan beri büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" olmamalı diyorsun! Seni kutluyorum. Bu yazıyı da senin cesaret gösterdiğin yolda ilerlemesi gereken hâkim ve savcılara bir ikaz olarak yazıyorum... 

Not: Bu yazı, Yargıtay 15. Ceza Dairesi Tetkik Hâkimi iken, bir ceza dosyadan esinlenerek, gerçek hukukçuların çoğalması dileğiyle, adalet çağrısı olarak 2015 yılı Mart ayında yazılmış ve sosyal medya hesabımdan paylaşılmıştır.
 

Yorumlar (0)
12
az bulutlu